Sevdiklerinize ulaşabilmenin en kısa yolu bazen hediye vermekten geçer.
Hediye işin içine girince daha seçici olmak gerekir. Anında tüketilen hediye değilde
kalıcı ve anı olması gerekir. Portre karikatürün özelliği farklı bir yorum katabilmektir.
Kişiye doğrudan benzemez yani fotoğraf gibi bire bir aynısı olmaz sanatçı kişiyi anımsatır fakat biraz farklı yapar başlıca burnu biraz daha büyük olabilir. Karikatürlerde
en büyük etken uzuvların tam aksi durumu çizilirse ancak o zaman ortaya mükemmel bir şey çıkar sizlerde benim gibi düşünüyorsanız sipariş yada bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. Lütfü Çakın Watsap 0 534 789 54 38 numaralı telefonu watsaptan yada direk arayabilirsiniz. İşte örnek çalışmalarımdan bazıları
Canlı çizimCanlı çizim EnglandCanlı çizimMutlu olmak işte bu sizcede öyle değilmi?Tatilde gülümsemek Türk aile Sevgili olmakBendenizle birlikte Azeri sevgililerİkinci baharAynısının tıpkısıda olabilir her şey tamamen süpriz Charli Chaplini değişik çizdim.Şaşırtıcı MutlulukFransız sevgililer öylesine mutlu oldularki bir hafta boyunca yanımdan hiç ayrılmadılarHugo Chavez Rusyada Albüme girdi Kitap Olarak Yayınlanacak.Nostalji Hulusi Kentmeni anımsayınJack NicholsonEfsane Oyuncumuz Kemal SunalBalayına gelen değerli misafirlerimiz tatil anılaryla döndülerOtoportrem ben çizdimMr Bean Selda BağcanSempatik sevgililerSimona Halep Ünlü Tenisçi Romanyada Albüme girdi.Snop dogg
Haydi daha ne duruyorsunuz sipariş için sarılın telefonlara Lütfü Çakın 05347895438
FAHRİYE ÇITAKLI ve AŞKIN AYRANCIOĞLU’ndan SERGİ; “AÇIK FİKİRLER”
Karikatür ve resim sanatçıları Fahriye Çıtaklı ve Aşkın Ayrancıoğlu’nun Resim, karikatür, illüstrasyon ve fotoğraf çalışmalarından oluşan “Açık Fikirler” adlı sergileri 15-25 Mart 2019 tarihleri arasında Ankara’da Çankaya Belediyesi, Çağdaş Sanatlar Merkezi, Osman Hamdi Bey Salonu’nda izlenebilir.
Açılışı 16 Mart Cumartesi günü saat 18:00’de yapılacak olan sergide iki sanatçının resim, karikatür, illüstrasyon ve fotoğraf dallarında yaklaşık 100 eseri bulunuyor…
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin Mart-2019 bülteninde “Açık Fikirler” sergisi için şunlar yazılmış: “FAHRİYE ÇITAKLI ve AŞKINAYRANCIOĞLU güncel politika, aile, arkadaşlar, hayat, devlet, insan, doğa, emek, aşk gibi konulardaki fikirlerini karikatür, resim, fotoğraf ve illüstrasyonla kısa ve vurucu şekilde sunuyorlar. İki sanatçı da eserlerini ezber bozan, otorite sarsan, insanı silkeleyip kendine getiren şeyler anlatma çabası ile sergiliyorlar. Fahriye Çıtaklı ve Aşkın Ayrancıoğlu içinde bulunduğumuz zamanı ve onun kurallarını mizahi bir üslupla eleştiren sanatçılar olarak siz sanatseverleri sergilerine bekliyorlar.”
Sergi afişiSergi 16 Mart 2019 Ankara /ÇankayaResim ve Karikatür bir aradaResim Karikatür ve Fotoğraf sergisi bir aradaFahriye ÇıtaklıFotograf Açık fikirlerAçık fikirler sergisi
“KADININ ÇİZGİSİ VAR” SERGİSİ YOĞUN BİR İLGİYLE AÇILDI
8 Mart Dünya Kadınlar Günü için düzenlenen “Kadının Çizgisi Var” Sergisi Karikatür Atölyesi’nde açıldı. Sezonun onuncu sergi olan sergi Ankaralı sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Sergide Ankara, İstanbul ve İzmir’den Aslı Alpar, Asuman Küçükkantarcılar, Ayten Köse, Berna Yangın, Esma Burcu Sereli Havasi, Çiğdem Demir, Duygu Saraçoğlu, Hilal Özcan, Hülya Erşahin, Menekşe Çam, Saadet Demir Yalçın ve Zeynep Gargi’nin çalışmaları yer alıyor. Açılışa Ankara’da yaşayan Aslı Alpar, Çiğdem Demir, Esma Burcu Sereli ve Duygu Saraçoğlu katıldı. Ankara dışında olan sanatçılar da teşekkür mesajlarını iletti.
Açılış konuşmasında Atölye Kurucusu Emre Yılmaz “Sergimize Ankara, İstanbul ve İzmir’den katılan ve destek veren 12 sanatçımıza teşekkür ederiz. Elbette Türkiye’de çok fazla karikatür sanatçısı kadın var. Fakat biz galerimizin fiziki imkanlarını göz önüne alarak 12 sanatçıya yer verebildik. İlginize çok teşekkür ederiz.” dedi.
Aslı Alpar “Çizgilerimizde her zaman güldürmeyi hedeflemiyoruz. Ama aradaki ironiyi fark edip hafif bir tebessüm sağlıyorsak biz bu işi halletmişizdir gibi geliyor. Ayrımcı olmayan ve güçsüzün yanında olan bir anlayışı benimsiyoruz. Buradaki çalışmalardan da görüyorsunuz. Sanatın da böyle olması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.
Duygu Saraçoğlu ”Komik ile hiciv arasında fark var. Karikatürün amacı komik olmaktan ziyade insanlarda farkındalığı sağlamak. Bu bazen mizahi bazen de sert bir şekilde olabilir. Gerçekliliği size gösterebiliyorsa bu tam olarak karikatürdür. Bu serginin 8 Mart’ta olması benim için çok önemli. Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Karikatür Atölyesi’ne bu sergi için teşekkür ederim.” dedi.
Esma Burcu Sereli ”Bizler bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak aslında gündelik hayatta yaşadıklarımız üzerine çizimler yaptık. Hayat üzerine çizince zaten ister istemez genel tüm konulara değinmeden geçemiyoruz.” dedi.
Çiğdem Demir “Ankara’da böyle bir etkinlik yerinin olması çok güzel. Dilerim daha çok çizer gelir. Çizerleri kadın çizer diye ayırmak hiç hoş değil. Kadın çizer demektense çizer diyebileceğimiz seviyeye dilerim bir gün geliriz. Herkese çok teşekkür ederim.” dedi.
Sergi 28 Mart tarihine kadar Karikatür Atölyesi’nde izlenebilir.
Adres: Konur 1 Sk. Pınar Apt. 19/6 Kızılay/ANKARA
Telefon: 0 535 625 10 22
Web: www.karikaturatolyesi.com
e-posta: karikaturatolye@gmail.com
Sergi anısıSergi hatıratDünya kadınlar günü Kadının çizgisi var.Sergiye katılanlar
List of Participants Of The 6th International Cartoon Gathering – Cairo 2019
Egyptian Caricature Association
1 Mart Cum 22:45 (13 saat önce
List of Participants Of The 6th International Cartoon Gathering – Cairo 2019
• Until: 1st March 2019
• Deadline: 1st April 2019
Algeria
Boutabba Bilel
Salah Cherrared
Argentina
Daniel Eduardo
Australia
Louis Pol
Austria
Hule Hanusic
Pascal Kirchmair
Stefan Wenczel
Belgium
Luc Vermeersch
Paul Kempeneers
Brazil
Amorim
Geraldo Magela
Ray Costa
Ronaldo Dias
Chile
Jaime Huerta
China
Cai Weidong
Chen Xiang
Cheng Shibi
Huang Qigong
Jiameng
Jiarui Jun
Jiliang Wu
Jin Xiao Xing
Jing Shan
Jing Yan Qi
Li Xiaoyang
Li Yan Nian
Lijie Yang
Lv Guo Hong
Ning Bin
Shen Hong Li
Yang Liang Yi
Colombia
Jucalo
Cuba
ARES
Brady Izquierdo
Cyprus
Cemal Tunceri
Czech Republic
Jiri Srna
Egypt
Ahmed Al Dndrawy
Ahmed Moustafa
Ahmed Wahid
Khaled Al Marsafy
Mohamed Effat
Nourhan Magdy
Omar Seddek
Safowt Al Mangabady
Samir Abd El Ghany
Sherif Arafa
Tharwat Mortady
France
Gerald Peigneux
Germany
Pavel Taussig
Greece
John Xagoraris
Petros Tsiolakis
India
Jakkula Venkatesh
Konda Ravi Prasad
Tvg Menon
Venugopal Galisetty
Indonesia
Doddy Iswahyudi
Fitriyadi
Jiwenk
Iran
Alireza Karimi Moghaddam
Amir Reza
Fakhredin Dost Mohamad
Heibat Ahmadi
Homayoun Abdol Rahimi
Hossein Abdollahi Adli
Javad Jafarian
Keyvan Varesi
Mahshid Hashemi
Mansoure Dehghani
Mohammad Saleh
Rahim
Sarah Assady
Soleiman Mamrahimi
Iraq
Ahmed khalil
Italy
Alfio Leotta
Andrea Bersani
Emilio Isca
Gianni Chlostri
Marco Fusi
Mario Russo
Nicola Bucci
Paolo Dalponte
Müslüm Üzülmez
Yeni okuduğum “Cesur Yeni Dünya” isimli bir kitaptan biraz bahsetmek istiyorum. Aldous Huxley tarafından 1932’de distopik kurgu roman olarak kaleme alınan; kapılarında Dünya Devleti’nin sloganı “Cemaat, Özdeşlik, İstikrar” yazan, bu dünyanın cesur insanlarının Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde üretilen ve toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırmayı uykuda eğitimle sağlayan, herkesin mutlu; herkesin çalışır ve herkesin eğlenir ve de “Herkes Herkes İçindir” olduğu “Cesur Yeni Dünya”yı değil; anlatacağım farklı, Harvard Capital Group adlı yatırım bankacılığı firmasının kurucusu ve başkanı William Knoke tarafından “Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Bir Yol Haritası” olarak 1996’de kaleme aldığı “Cesur Yeni Dünya”. (Türk Henkel Dergisi Yayınları, Çev: Zülfü Dicleli, 1997 İstanbul)
Aldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünya”sında kuluçkada fabrikasyon şeklinde seri üretilen insanlar görevlendirileceği işlere göre Alfa (çok akıllı, üstün insanlar, yöneticiler), Beta (orta düzeyde akıl ve yönetim özelliği olanlar, ara kademede elemanları), Gama (akla çok az gereksinimi olanlar, işçiler), Delta (akla azıcık gereksinimi olanlar, tarım işçileri) ve Epsilonlar (zekâdan yoksun olanlar, riskli ağır işlerde çalışanlar) şeklinde beş farklı kategoride sınıflandırılmıştır. William Knoke’nin “Cesur Yeni Dünya”sında ise gezegenimizdeki insanlar zenginliğe sahip oluş temelinde Diyarbakır karpuzu gibi, eşit olmayan bir şekilde ama gerçekçi bir yaklaşımla ikiye bölünmüştür: Birinci Dünyalılar (zenginlikten büyük pay alan azınlık, zenginler kulübü), İkinci Dünyalılar (zenginlikten küçücük pay alan çoğunluk, yoksullar ve işsizler topluluğu).
William Knoke’nin “Cesur Yeni Dünya”sı teknolojik ve bilimsel gelişmelere paralel olarak gelişen dünyadaki gelişmeler iyimser ve biraz cilalanarak global bir firma temsilcisinin bakışıyla yazılsa da kulak ardı edilmeyecek önemli şeyler anlatılıyor. Yaşama, çalışma ve kendimizi yönetme tarzımız köklü bir değişim geçirmekte ve eski eğilimlerden neredeyse bütünüyle kopmak üzere olduğumuz; iktidar ve zenginliğin, aile ve kimliğin bütün kartların yeniden karıştırılıp dağıtıldığı, tarihteki ender anlardan birinin eşiğinde bulunduğumuz söyleniyor. “Her Şey Her Yerde Çağına” geçişin başladığı ve yirmi birinci yüzyılın tanımlayıcı paradigmasının “uzak yakına eşittir” şeklinde özetlenebileceğini, her şeyi her yere bağlayan, uzak ile yakını hemen hemen aynı şey haline getiren görünmez bir şeyin olduğunu, kısacası olup bitenleri “Dördüncü Boyuta” geçmiş olmamızla açıklıyor. Değişimin sonuçlarını ise şöyle sıralıyor: Gelecekte uluslar milat olacaktır, terörizm üste çıkacaktır, işçi sendikaları batmaya mahkûmdur, din bütün dünyada yeniden yükselecektir, dünya devleti kaçınılmazdır, büyük şirketler parçalanacaktır, iş stratejilerini ve iktisat teorilerini bütünüyle yeniden düşünmek gerekecektir, bugünün emek becerileri yarın işe yaramaz hale gelecektir(s.24-25).
Lütfü Çakın
“Cesur Yeni Dünya”, kolay, güzel, anlaşılır bir dille yazılmış. Türkçesi 1997 yılında yayımlanmış. Kitabı benim okumam gecikmiş bir okuma, ama böyle olması da iyi oldu; öngörülenlerden hangilerinin -22 yıl içerisinde- gerçekleştiği, hangilerinin gerçekleşmediğini daha iyi görebilmemi sağladı. Bir yol haritası iddiasını taşıması ve alışılagelmiş şeylerin dışında farklı şeyler söylemesi nedeniyle insanı düşündüren bir yanı var. Birçok öngörüde bulunuyor. Bu öngörülerden: Bilgisayar destekli üretim, ticaret ve bankacılığın gelişeceği, internet ve cep telefonları sayesinde enformasyonun çok hızlanacağı, borsanın yaygınlaşacağı, çevre kirliliklerinin ulusal sınırları aşıp dünya sorunu haline geleceği, çok-uluslu firmaların küreselleşerek güçlerini katlayacağı gibi bazı öngörülerin bugün gerçekleşmiş olması çok önemli, ama ulus-devletlerin işlevsizleşeceği ve giderek sonlanacağı, devlet yönetimlerinin aşınacağı, “Global Devlet Yönetimi” arayışlarının başlanacağı, özerk bölgelerin yaygınlaşacağı gibi öngörüler ise gerçekleşmeden çok uzak, şimdilik. Bilgisayar destekli teknolojinin, “hiperbilgisayar”ların, ekonomik ve ticari gelişmelerin sonucu “devlet yönetiminin aşınacağı”nı söylemekte bence doğru değil, doğru çıkarsama günün koşullarına göre devletin yeniden reorganizasyon gerekliliğidir.
Kitapta sık söylenen şeylerden biri de “uzak yakına eşit” oldu belirlemesidir. Bu, kulağa hoş gelebilir, sanal dünyada ve global ticarette mesafe ortadan kalkmış olabilir, ama gerçek yaşamda, günümüz dünyasında geniş anlamıyla hiç te “uzak yakına eşit” değildir: Afrikalı Afrikalıdır, Asyalı Asyalıdır, Avrupalı Avrupalıdır. “Uzak yakına eşit” olsaydı Amerika ve Avrupa’ya göçler olmazdı ya da göç olduğunda kapılar kapanmazdı. 3 yaşındaki Suriyeli Kürt çocuğu Alan Kurdi, 2 Eylül 2015’te Bodrum kıyılarında ölümü kucaklamazdı.
Kitapta yer alan; “Körfez Savaşı sürecinde Irak’da ifşa olanlar, bütün uluslararası denetimlere ve ihracat kontrollerine rağmen, nükleer bomba imal etmeye kararlı bir ülkenin hiç fark edilmeden bunu yapması” (s. 262) açıklamasının doğru olmadığı ve ABD’nin o günkü resmi açıklamalarının tıpkısı olduğunu bugün biliyoruz. Yine kitap boyunca bütün kıtalardan çok sayıda küçüklü büyüklü değişik etnisite ve inançlara mensup kimliklerden şu veya bu şekilde isim olarak bahsedilirken; “Ülkesiz Ülkeler” anlatılırken(s.239) nüfusu 40 milyonu aşan ve Ortadoğu’nun kadim halklarından biri olan Kürtlere hiç değinilmemesi, suskun kalınması İsmail Beşikci’nin “Anti-Kürt Nizam” tezini akla getiriyor. Ayrıca, kitapta İslami Fundamentalizmin yükselişi “Mekânsızlığa” bağlanmaktadır(s. 234). Anlatılan şeylerin katkısı mutlaka vardır, ama bu canavarı dünyanın başına bela edenin de esas Amerika Birleşik Devletleri olduğunu, özel olarak Sovyetler Birliği’ne ve genel olarak da komünizme karşı oluşturulan, başında ABD’nin meşhur siyaset bilimcisi ve devlet adamı Zbigniew Brzezinski’nin bulunduğu “Yeşil Kuşak Projesi”ni, “Mücahit Yetiştirme Kampları”nı görmemezlikten gelmesi kasıtlı değilse, talihsizlik. Bunlar ve benzeri şeyler kitabın objektifliğine, verilerin güvenirliğine ve anlatılanların doğruluğuna gölge düşürmekte.
“Cesur Yeni Dünya”nın bazı bölümlerinde ulus-devletin miadını tamamladığı, “Global Devlet Yönetimi” arayışının başlanacağı öngörüsü yer almakta ama gelişmelerin tam tersi istikamette geliştiğine tanık olmaktayız. Ulus-devletler idari ve ideolojik olarak gittikçe daha da güçlendiler. Avrupa’da ırkçı, sağcı, dinci, halkçı, ulusal hareketlerin yükselmesi ve çok yerde iktidarda ya da iktidara ortak olmaları; ABD’de Başkanı Donald Trump’un “Her Şey Amerika İçin” diye kolları sıvaması; ABD’in Çin, Rusya ve Avrupa Birliği’ne karşı gümrük vergilerini yükseltmesi, Meksika sınırına duvar örme istemesi, Venezuela’ya yasa dışı müdahalesi; Türkiye’de ise AKP ve MHP’nin iktidara oturması, yetmezmiş gibi dinci ve sağ partilerin peş peşe kurulması ve sağın sağa ya da dinci partinin dinciye muhalefet eder duruma gelmesi, devrimci, sol ve laik partilerin siyaset sahnesinde söz sahibi olamamaları, sosyalist solun bir kısmının bile ulusalcılığa kayması örnek verilebilir buna.
Ayrıca; “Yeni binyıl, bir yandan gücün büyük ulus-devletten yerel yönetimlere geçmesini getirecek, bir yandan da ulusüstü, hatta global makamları güç sahibi kılacaktır”(s.303) deniliyor. Yani yaygın özerklik ve merkezi bir “Global Dünya Yönetimi” öngörülmekte. Bu öngörünün yapılışından 22 yıl sonra dünyamızın mevcut durumuna baktığımızda, ulus-devletlerin yerel yönetimlere gücünü devretmeye hiç te niyetli olmadıklarını, ulusüstü “global makamlar” konusunda bir talep veya girişimin bulunmadığını görmekteyiz. Daha vahim olanı ise “ulusüstü” olarak nitelendirilen örgütlerden Birleşmiş Milletler(BM) ve Avrupa Birliği(AB) gibi kuruluşların günümüzde işlevsizleştiği ve temellerinin çatırdamaya başladığıdır. İşin garip tarafı ise Birleşmiş Miletler(BM)’in bir ulus-devletler topluluğu olduğunun görmemezlikten gelinmesidir. “Global Devlet Yönetimi” talebi ufukta gözükmüyor, şimdilik.
Teknolojinin, bilimsel gelişmelerin ve hatta tüm sosyal politikaların anavatanını oluşturan Batı, var olan zenginlik ve gelişmelerini kan, gözyaşı ve alınterine borçludur. Batı, yani “dünya topraklarının yüzde 84’ünü kontrol eden [Avrupa’daki]yirmi beş güçlü ulus”(s.274) Amerika, Afrika ve Asya’yı işgal ederek sömürgeciliği başlatarak; köle insanları (emek), altın, bakır, kömür, petrol, kereste, et, yağ, canlı hayvan ve benzeri yeraltı ve yerüstü zenginliklerini (hammadde) talan ederek bugünlere gelmiştir. Yazar bu konuyu es geçse de farklı önemli bir tespitte bulunuyor. “Çok-uluslu şirketlerin son 200 yıldaki tarihi gelecek yüzyılın global şirketlerini anlamamıza ışık tutabilir” diyor ve ardından eskiden çok-uluslu şirketler “köleleri, altın ve gümüşleri, başka yerlerde satılabilecek değere sahip olduğunu düşündükleri her şeyi gemilerine doldurup giderlerdi” diye yazmakta(s.187) ve ardından dün çok-uluslu firmalar sömürü için dış ülkelere giderlerdi, bugün ise hükümetler global şirketleri davet ediyor diyor.
Knoke, kitabında bir de sık sık iki farklı dünyanın var oluşuna değinmektedir(s.106). Bu dünyalar coğrafi veya etnik/ inanç temelinde değil, sahip olunan zenginlik durumuna göre, yani sınıfsal bir temelde oluşmuştur: Zenginlerden oluşanı Birinci Dünya, yoksullardan oluşanı İkinci Dünya olarak tanımlıyor. Günümüzde mevcut bu iki dünya arasında nicelik ve nitelik olarak çok derin bir uçurumun oluştuğunu söyleyebiliriz. İkinci Dünya’nın her alanda geri kalması, açlık ve terörle boğuşması Birinci Dünya’nın, tarihsel olarak Batı’nın eseridir. Günümüzde yaşanan göç dramı, dün yapılanların bugüne yansımasıdır; kapıların kapatılması ise bedelini ödemek ve kabullenmek istemeyişten başka bir şey değildir.
Anlatılanlara ve kitabın yazılış tarihine baktığımızda; “Cesur Yeni Dünya” kitabı, Alvin Toffler’in “Üçüncü Dalga” (Altın Kitaplar, Çev: Ali Seden, 1996 İst.) ve bir zamanlar basında Turgut Özal’ın başucu kitabı diye lanse edilen John Naisbitt ve Patricia Aburdene’nin birlikte hazırladıkları “Değişen Dünyada 1990’ların On Yeni Hedefi MEGATRENDS 2000 Büyük Yönelimler” kitaplarını (Form Yayınları, Çev: Erdal Güven, 1990 İst.) anımsatıyor ve bu kitaplarda anlatılanlara benzer şeyler anlatılıyor. 1990’larda, özelliklede Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu Batı’nın moral üstünlüğü yakalaması küreselleşme ve neo-liberal politika tartışmalarının tırmanışa geçmesine neden oldu. O dönem ABD orjinli yayımlanan çok sayıda bu türden kitapların hemen hemen tümünde aynı şeyler farklı şekillerde çokça yazıldı; küreselleşme ve serbest piyasaya dayalı ekonomik modelin fazileti anlatıldı ve halen de anlatılmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılışı bazılarına kan emici yarasayı sevimli kanarya gibi sunma fırsat yarattı. William Knoke de doğru şeylerin anlatımının yanında kapitalizmi şirin gösterip methetmektedir; “eşi görülmedik maddi zenginlik sunmadaki başarısı kapitalizmin yirmi birinci yüz yıl boyunca birçok kültür tarafından ideolojik olarak benimsenmesini sağlayacaktır”(s.144) diyerek.
Sonuç olarak anlatılanlardan benim anladığım, William Knoke yol haritasında ‘türbokapitalizmin’ ülkeler ve toplumlar için iyi olduğunu, Faust’un pazarlık yaparak ruhunu şeytana satması gibi ülkelerin de her şeylerini global şirketlere teslim etmelerinin kendi yararlarına olacağını söylemektedir. Ve bir şey daha söylemektedir: “Uluslararası iş âlemi süper enerji yüklü ‘türbokapitalizmde’ hızla ileriye doğru yol alırken, politik dünya arkada toz yutuyor.”(s.187)
Teknolojik, ekonomik, siyasi ve ticari gelişmelerin birbirini besleyerek ve etkileyerek dünyamızı değiştirdiği ve dönüştürdüğü, farklı bir yere getirdiği doğru, ama global şirketlerin dünyamızı “Kurtlar Sofrası”na dönüştürdüğü de inkâr edilmez bir gerçektir. Kurtlar, daha doğrusu global şirketler sofradan en büyük budu/payı kapmaya çalışıyor, tökezleyen ya da düşen anında yem oluyor. Düşenlerin çığlıkları kümese giren tilkiyi fark eden şaşkın tavukların çığlık atmalarına benziyor, kıyameti koparıyorlar. Sessiz çoğunluğun ise çığlığı/sesi duyulmuyor, duyulmak da istenmiyor!
Müslüm Üzülmez
Not: Karikatürünü benimle paylaşan Lütfü Çakın’a teşekkür ederim.
KARİKATÜR: Karikatürlerin boyutu 30×40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla 5 karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kâmil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR 11.Mart 2019 son gönderme tarihidir. Ödüller, her dalda amatör-profesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar yarışma dışında tutulacaktır. Adayların yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 11 Mart 2019 Cuma günü saat 17.00’ye kadar “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli / İstanbul’ adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2019 Salı günü açıklanacaktır. Karikatürcüler Derneği
Tıp kongreleri ,fabrikalar, “AVM “LER ,Otomotiv sanayi, İnşaat sektörü, ilaç sektörü ,belediyeler, kuyumcular ,halıcılar düzenleyeceğiniz her türlü eğitim semineri şenlik
yada çok özel günlerinizde personellerinize hediyemi vermek istiyorsunuz işte size fırsat
portre karikatürlerle mutlu edebilir. Onlara unutamayacakları bir anı bırakabilirsiniz lütfen
telefonla arayın görüşelim . Sizlerle birlikte çalışıp özel günlere kalıcı bir anı bırakalım.
Lütfü Çakın 05347895438 Bir günde yüzlerce kişinin karikatürünü çizdirmek çok kolay.
Canlı performans
İŞTE MUTLULUĞUN RESMİ Yaşar Kemal (Tabletle çizim) SketchKüçük misafirimBaaak sakalndım nasıl güzel olmuşmuyum .?Halkın yanındayızAhmet Arif özel çalışmam Canlı performansGüldürmek bizim işimiz.Özdilek İzmir Ayşe Arman (Siyah beyaz)Fidel CastroEinsteinKuyucular köyü kültür şenliği (Aydın)Canlı performans
Sevdiklerinize hediye vermek bir sanattır. Öyleyse sizlerde sanatı tercih edin bir eser hediye edin “KARİKATÜR ” bana göre güzel sanatların en güzelidir. Hiciv var nükte var
abartı var özgürlük var yani ne tür espri yapmak isterseniz o sizin yeteneğinize kalmış
Siz düşünün yada kişinin sevdiği özel ilgilerini yazın espriyi birlikte bulalım. Yeter ki
onurları okşasın Sipariş için lütfen telefonla arayıp yada watsaptan bilgi alabilirsiniz.
Lütfü Çakın 0534 789 54 38
Canlı Performans Foto SiparişCanlı performans çizdiklerim (iNGİLİZ AİLE) İşte mutluluğun resmiBaba ve KızıBalayı HatıratGülmek en güzel eylemdirFuar AnısıCanlı PerformansAhmet ArifFidel CastroHulusi Kentmeni anımsayan varmı ?PicassoKemal SunalSnoop DoggSelda BağcanAşkın AyrancıoğluEinsteinYaşar KemalMustafa Yıldız
Karikatürlerin boyutu 30×40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Son katılım tarihi 11 Mart 2019
Ödüller her dalda amatör-profesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşam öykülerini 11 Mart 2019 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2019 Salı günü açıklanacaktır.
Antalya ,İstanbul,Ankara,İzmir, Diyarbakır,Adana,Gaziantep ,Amasya Isparta,Muğla,Balıkesir,Bursa,Kısacası ülkemizin hangi ilinde olursa olsun
Eğitim seminerleri,Tıp kongreleri,Avm açılışları yada özel günlere ait promosyon
niteliğinde …! Belediyeler kültür şenlikleri tanıtım günleri yada iş yerlerinin personeline
Motivasyon (MORAL) depolamak için o günün anısını kalıcı kılmak amacıyla portre karikatürler çiziyorum. Profesyonel destek yada bir günde yüzlerce kişinin portre karikatürünü istiyorsanız lütfen arayınız Lütfü Çakın tel/ Watsap 05347895438
Canlı performans 10 dakika içinde çizilmiştir.Bir başka oluyor hızlı çizmek her şeyden önemlisi doğaçlama Etkinliği düzenleyen kurumlar antetli kağıt yaptırabilirler yada logolarını yazdırıp o güne özel olduğunu hatırlatabilirler.Bazen büyüklerde çizdirir.(işte tebessüm anı)Çocukları sevindirmek en güzel şeyGüzellerle etkinlik anında (HATIRAT)Sırada uzun kuyruklar varBilal AKAY Arkadaşım benim çizim anını belgelemiş (İşte ben)
Akıllı Makinelere Hapsedilmiş Bir Gelecek
Müslüm Üzülmez
Zaman zaman benzer konularda yazılmış kitapları okumaya ağırlık veriyorum. Bu, öyle planlı yaptığım bir şey değil; kendiliğinden, içimden geldiği için. Bugünlerde işveren çevrelerinin yayınlamış veya yayınlatmış olduğu dijital dünya, yapay zekâ ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmelere dair kitaplar okuyorum. Kitaplarda yer alan teknolojilerin teknik yanı değil ilgimi çeken, zaten anlamam; benim asıl ilgimi çeken şey, bu teknolojilerin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel etkilerinin neler olacağı, yaratabileceği imkân ve olumsuzluklar.
Bana ulaşan yapay zekâ, bilgi ve iletişim teknolojileri kitapları ne yazık ki kitapevlerinde satılmıyor. İş çevrelerine, topluma yön veren insanlara, kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerine ücretsiz, hediye babında dağıtılan cinsten. Elime ulaşan bu kitaplardan bazıları ile ilgili düşüncelerimi paylaşmayı düşünüyorum. Kai-Fu Lee’nin Yapay Zekâ Ve Yeni Dünya Düzeni/ Çin /Silikon Vadisi kitabı ile ilgili düşüncelerimi daha önce paylaşmıştım. Şimdi, Türk Henkel Dergisi Yayınları tarafından, 1996’da yayınlanan, Massachusetts Institute of Technology’deki (MIT) Media Lab’ın kurucu ve yöneticisi Nicholas Negroponte’nin DİJİTAL DÜNYA kitabına dair, tersten bir okumayla, bazı şeyler yazmak istiyorum.
Peşin söyleyeyim, kitap pembe bir tablo çiziyor ama bilişim teknolojisiyle ilgili de çok esaslı şeyler anlatıyor. Akıllı makinaların nasıl bir seyir izlediklerini, izleyeceklerini ve nereye evrileceğini güzel ve sade bir anlatımla kaleme alınmış. “Bilgi işlem artık bilgisayarlarla ilgili bir şey olmaktan çıkıyor. Yaşamla ilgili bir olgu haline geliyor”(s.12) deniliyor, 23 yıl önce. Günümüzde ise artık yaşamın rotasını belirleyen bir olguya dönüştü diyebiliriz.
Bu kitapta ve benzerinde genellikle akıllı makineler sayesinde bilgiye sınırsız ulaşımın olacağı, ulus devletlerin gevşeyeceği, sansür ve sınırların aşılacağı; önyargı ve sosyal, etnik, dinsel, kültürel farklılıkların kalkacağı söylenmektedir. Gerçek yaşamda bunun böyle olduğunu ne yazık ki göremiyoruz. Dijital dünyaya kim sahipse (şahıs, kurum, devlet) egemen olan o oluyor. Sopası ve parası olanın borusu ötüyor. Uygulamalara bakmamız yeterlidir. Dünyadaki gelişmeleri şimdilik bir yana koyup sadece Türkiye’ye bakalım: İktidar tarafından muhalif yüzlerce haber web sitesinin, TV kanalının nasıl kapatıldığı ya da erişiminin engellendiği herkesçe bilinen bir gerçektir. Yazılı ve görsel medyada ya da sosyal medyada insanların Cumhurbaşkanı’nı eleştirdiği, bazı mesaj, fotoğraf veya yazıları paylaştıkları için mimlendiklerini, yargılandıklarını, cezalar aldıklarını artık sağır sultan bile duydu. Ayrıca sosyal medyada trollerin, yazılı ve görsel medyada dilbazların geniş halk yığınlarını nasıl yanlış, yanlı bilgi bombardımanına tutarak insanları lal ve sağır ettikleri, tek adama ve tek düşünceye çalıştıkları da herkesin malumudur. İşin bir başka yanı kurumlar, kuruluşlar, devlet sürekli bilgi topluyor, toplanan bunca bilgide vatandaşın çıkarı nedir? Merak ediyorum.
Yine akıllı makinelerin merkezi bir oluşumla, yani tekleşmesiyle sosyal yaşamın renkleneceği, çeşitleneceği ve zenginleşeceği; bu durumun Orwell’in “Büyük Birader”ini yaratmayacağını, “her biri bir şeyde oldukça iyi olan ve kendi aralarında çok iyi iletişim kurabilen çok sayıda bilgisayar programının bir toplamı olacağını”(s.145) ve “özel amaçlı ve birbirleriyle iyi bağlantılı olan büyük bir grup makinenin kollektif davranışında bulunacağı”(s.146) söylenmektedir. Açıklama kuşkuları gidermiyor, net değil, olumlu (hem de çok) yanının yanında bir de madalyonun ters tarafına bakmakta yarar vardır. Örneğin ABD’nin California eyaleti federal yargıcı James Donato, Facebook’un yüz tanıma teknolojisini kullanma yöntemi nedeniyle, daha açık bir ifadeyle “kullanıcıların izni olmadan biyometrik bilgilerini topladığı” iddiasıyla toplu dava açılmasına hükmetmiş ve kararında teknolojinin arkasındaki dört aşamalı süreci de şöyle tanımlamıştır:
1) Yazılım ilk olarak yüklenen fotoğraftaki tüm yüzleri tespit etmeye çalışıyor.
2) Yüzleri standartlaştırıp, ölçü ve yöne göre sıralıyor.
3) Facebook daha sonra her bir yüz için bir fotoğraftaki yüzün matematiksel temsili olan bir “yüz imzası” yaratıyor.
4) Yüz imzaları daha sonra saklanan yüz şablonları veritabanında benzer olanları bulmak için kullanılıyor. (17 Nisan 2018- www.bbc.com/turkce/haberler)
Demek ki, “her teknolojinin ve bilimin her armağanın bir de karanlık bir yüzü vardır.”(s.207)
İş çevrelerince yayımlanan yapay zekâ, bilgi ve iletişim teknolojileri içerikli kitaplarda genellikle gelecekte üretimin, hizmetin, ticaretin artacağı ve yeryüzündeki toplumların zenginleşeceği yazılmaktadır. Üretim ve zenginliğin artışı doğru bir saptama, ama zenginliğin dağılımı hiç te doğru değil, çok kötü ve adaletsiz. Yoksulluk bazı coğrafyaları mesken tutmuş, yaratılan zenginliklerden en büyük pay hep bir avuç zengine gidiyor. Nedense bu konulara hiç değinilmiyor, “güçsüzleşen yurttaş” olgusu görmezlikten geliniyor. Yoksulluğa karşı çalışmalarıyla bilinen yardım kuruluşu Oxfam, Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu öncesinde yayınladığı yıllık raporunda, dünyanın en zengin 26 milyarderinin, dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50’sini oluşturan 3,8 milyar insanın toplam varlığına eşit servete sahip olduğunu açıkladı. (21 Ocak 2019- bbc/turkce) Böyle bir dünya olur mu? Böylesi bir dünya batmaya yüz tutmuş utanılacak bir dünyadır.
Uzatmayayım; her yeni kuşak bir öncekinden bir miktar daha fazla dijital olacak. Orwell’in “Büyük Birader” olayı ve gelir dağılımındaki adaletsizlikten daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. “Dünya çapında sessiz bir devrim yol almaktadır.” Şansımız hiç yok. Para, sayı ve zamanla aklını bozmuş bir dünyada yaşıyor olmamız nedeniyle hayatın her alanında çevremizi akıllı makineler kuşatmış durumda; bilgisayarlar, cep telefonları, uydular, kameralar “her şey her yerde” görev başında. Hiç zahmet etmeye gerek yok, gelecekte akıllı makineler bizim hangi yemekleri yiyeceğimize, hastalıklarımızın teşhisine, sosyal ilişkilerimize, nelerden hoşlandığımıza, hangi müziği dinleyeceğimize, hangi filmleri izleyeceğimize, zaman dilimini belirleyip kendisi hangi kitabı sesli okuyacağına, nereye tatile gideceğimize karar verecek; bizim yerimize telefon konuşmalarını yapacak veya mesajlar yazacak. Kısacası yapmamız gerekenleri bizim yerimize akıllı makineler yapacak, hem de leb demeden leblebi dercesine… “Büyük Birader” de ne yaptığımızı adım adım izleyecek. Dahası, gelecekte insanlar “kendilerini mutlu hissedebilecekleri kuşkulu olsa da,” dokunmadan seks yapacak, “hayatlarının aşkını” tasarlayabilecektir. Chicago’daki Northwestern Üniversitesi’nden jinekoloji profesörü doktor Laura Berman bu konuda çok net konuşmaktadır: “Önümüzdeki 10 yılda robotlarla cinsel ilişki yaşayıp bebekleri tanımadığımız kişilerle laboratuvar ortamında üretecek, haz noktalarımızı değiştireceğiz.” (1 Mayıs 2015 -Cumhuriyet Gazetesi)
Velhasıl kelam akıllı makinelere hapsedilmiş bir gelecek bizi bekliyor. Üzerinde çok düşünmemiz gereken ciddi sorunlarla karşı karşıyayız: Birincisi, arzu ettiğimiz dünya, böylesi bir dünya mı? İkincisi, böylesi dünyada insanlar ne yapacak? Düşünelim.
Bazen karikatür yarışmalarına karikatürleri gönderip ödüller alırız o mutluluk
sevinci anlatılamaz ancak yaşanır. İşte ben bu gün ödül aldım. Hemde Bilal kardeşimin elinden kara kalem portremi çizmiş ellerine yüreğine sağlık Bilal Arkadaşım iyi ki senin gibi dostum var çok beğendim Teşekkürler Bilal Akay
Özel günlerinizde kişiye özel hediye karikatür olabilir. Neden ? Karikatür çünkü
karikatürün kendisi özel sizlerde sevgilinize arkadaşlarınıza yakınlarınıza unutamayacağı bir hediye vermek istiyorsanız karikatürü bir kez daha düşünün derim.
Esprili oluşu mesleğe göre ,hobilere göre, düşünebileceğiniz her konuyu işleyip birlikte
karikatürize edebiliriz. Ebat olarak 35×50 cm beyaz 300 gram tuale karton üzerine renkli
malzemelerle çiziyorum. Bilgisayar çizim programlarıyla çizim yapmıyorum. İşte örnek ;
çalışmalarımdan bazıları sizlerde beğeniyorsanız lütfen iletişime geçiniz tel 05347895438 Lütfü Çakın telefonla direk arayıp bilgi alabilir yada watsaptan
iletişime geçebilirsiniz
Canan KaratayHulusi KentmenSanat festivali Aydın Kuyucular köyüDüğün DavetiyesiCharlie ChaplinAhmet ArifFidel CastroCanlı performansÇocuk çizimikendimi çizdimOtillo MartinezNeyzen TevfikHakan Tartan İzmir Pablo Picasso Murat SaraçTürkan Şoray Efsane Oyuncumuz Tuncel Kurtizonların dünyasıTuncay Erol Artis /GermanySelda Bağcan
Aşkın Ayrancıoğlı Aşkın Ayrancıoğlu (Karikatür kitabı)Aşkın Ayrancıoğlu kitabı ingilizce hazırlanmıştır.KarikatürlerDünyanın bir çok ülkesinde e- kitap olarak yayınlandı.Zamansız karikatürler
BOYABAT KAYMAKAMLIĞI YAŞAR TOPÇU YBO “GELECEKTEKİ DÜNYA” KONULU ULUSAL KARİKATÜR YARIŞMASI 2019 SONUÇLANDIBoyabat Kaymakamlığı, Bizim Projemiz kapsamında Boyabat Yaşar Topçu Yatılı Bölge Ortaokulu tarafından Türkiye genelindeki ortaokullar arasında; ‘dünyamızın ve insanlığın savaş, açlık, sağlık, çevre vb. alanlardaki ortak sorunlarına duyarlı çocuklarımızı ortak bir dil olan “karikatür dilinde” buluşturarak bu sorunlara dikkat çekmek, çözüm aramak ve bu konuda duyarlılıklar oluşturarak bir gelecek tasarımı ortaya koymak’ amacıyla gerçekleştirilen “Gelecekteki Dünya” konulu ulusal karikatür yarışması sonuçlandı. Yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen 905 adet eser seçici kurul üyeleri; Aşkın AYRANCIOĞLU (Eğitimci-Karikatürist), Erhan Yaşar BABALIK (Eğitimci-Karikatürist), Gülçin ÇALIŞKAN (Öğrenci-Karikatürist), Fahriye ÇITAKLI (Eğitimci-Karikatürist), Abdulhakim ORHANOĞLU (Öğrenci-Karikatürist), Gülfidan ÖZDİLEK (Eğitimci-Karikatürist), Hüseyin TANYERİ (Karikatürist), Sümeyra TOKA (Öğrenci-Karikatürist), Kamil YAVUZ (Eğitimci-Karikatürist), Kesim YILDIZ (Raportör) tarafından incelenmiş ve ödül kazananlar şu şekilde belirlenmiştir: Birincilik Ödülü, Erencan ZENGİN – Amasya İkincilik Ödülü, Simge ÇORUMLU – Çorum Üçüncülük Ödülü, Beyzanur POLATOĞLU – Ordu Tebeşir Karikatür Grubu Özel Ödülü, Zeynep Yaren TUĞLU – Sinop YT YBO Karikatür Kulübü Özel Ödülü, Miray Melis OTO – Bursa Başarı Ödülleri: Çağan YILDIRIM – Kocaeli Havvanur YILMAZ – Ordu Melis KÜÇÜK – Bursa Arzu ERVAN – Samsun Adahan ERÖTCÜ – Bursa Kaan GÜNAL – Bursa Pınar ALTINYURT – Ordu Ceren ALTUN – Kırklareli Efecan ALICI – Balıkesir İrem KAFALI – Kocaeli. Yarışmanın ödül töreni ve sergi açılışı Mayıs ayı içinde Boyabat’ta düzenlenecek, törene katılamayanların ödülleri adreslerine gönderilecektir.
Isparta Belediyesi Kültür Müdürlüğü 23-27-01.2019 tarihleri arasında “GÖKKKUBBE”
şenlik alanında yüzlerce çocuğu sevindirdi.Festival kapsamında çocuk animasyon gösterileri ,tiyatrolar,hacivat karagöz oyunları geleneksel Türk el sanatları, kukla gösterileri,kum boyama,ahşap oyma sanatı elektrikli arabalar, papağanla birlikte anı resimleri ,karikatürler oldukça eğlenceli beş gün yaşandı. Ebeveynler,ve çocuklar etkinlik alanındaki bütün stantlara adeta akın ettiler.Uzun sıra kuyruklarına girdiler.Karikatürcüler Lütfü Çakın ve Ozan Çavdar çizimlerine ara sıra mola vererek
gün içinde sürekli çocuklara portre karikatürler çizdiler.
Çocukların sevinçleri mimiklerine yansıyordu.Ozan Çavdar Çizdi.
Umut fotojenikOzan Çavdar Çizdi.Öğretmenlerde karne hediyesini aldılar.
Ozan Çavdar ilk “Portreler “ karikatür Sergisi Kuşadası Belediyesi İBRAMAKİ. Sanat merkezinde 21.01 2019 tarihinde açıldı. Sergiyi izlemeye gelenler arasında Eğitim iş sendikasının yetkilileri ve çok sayıda sanatsever vardı. Portre karikatürlerde Edebiyat ,SİNEMA ve SANAT Dünyasının ünlü isimleri tema olarak işlenmişti.
Ozan Çavdar
Ozan Çavdar ve Eğitim İş Sendikası Aydın İl başkanı Remzi Çomakçı sergi açılışına hitaben açılış konuşmasını yapıyorlar.
Karikatür en güzel hediyedir.Hediyenin en değerlisi kişiden kişiye değişir.
Yükte hafif pahada ağır hediyeler daha çok değer kazanır. İşte bu hediye karikatür olabilir.Neden karikatür.? Her şeyden önemlisi el emeği alın teri göz nuru zamanınızı
odaklıyor beyninizi kullanıyorsunuz farklı espriler üretiyorsunuz. Yapay olmayan yaratıcı
bir eylem içinde hareket ederek kişileri onura edecek kompozisyonlar yapıyorsunuz .
Belki bir deniz kenarında belki atın belki eşeğin sırtında yada boksör veya futbolcu alabildiğine uçsuz bucaksız sınırı olmayan hayaller dünyasına dalıp kişinin mesleğine
göre hobilerine göre yaşam tarzına göre espriler üretiyorsunuz.Karikatürü değerli kılan
ögeler bunlar Karikatür çok fazla benzemez andırır. Neden çünkü karikatürün özünde abartı vardır. Abartı olmazsa karikatür olmaz işte sizlerde benim gibi düşünüyorsanız
İletişime geçip detaylı bilgi alabilirsiniz Lütfü Çakın 0534 789 54 38
Lütfü Çakın otoportre
Canlı performans
Fotoğraftan Sipariş
İngiliz Baba ve Kızı
Canlı Performans
Özdilek Alış veriş merkezinde etkinlik anı
Abdulkadir Hazman
Ahmet Arif
Muzaffer Üzgü
Ali Şur
Canlı performans Yaz sezonu bir başka heyecan doruktaAmy Winehouse